İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi ve Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak farklı paydaşlarla bir süredir çocuk işçiliği ile mücadele alanında birlikte çalışıyoruz. Bu alanda sıkça dile getirdiğimiz ana sorunlardan bir tanesi güncel veri eksikliğiydi.
En son 2019 yılında kamu, sivil toplum temsilcileri, uzmanlar ve akademisyenlerin katıldığı 2018 yılında ilan edilen Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı’nın değerlendirme toplantısında da güncel veri eksikliği de bu alanda çalışan tüm kurum ve araştırmacıların vurguladığı bir konu olmuştu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 31 Mart 2020 tarihinde Ekim-Kasım-Aralık 2019 dönemlerinde önceki uygulamalarda olduğu gibi Hanehalkı İşgücü Anketi ile birlikte uyguladığı Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları’na ilişkin haber bültenini geçen hafta içinde yayınladı. Sıradan günlerde bile çocuk işçiliği konusu yeteri kadar gündemde yer alamazken, İçinde bulunduğumuz bu olağanüstü koşullarda daha da sınırlı bir biçimde medyaya yansıdı. Türkiye’de çocuk işçiliği sorununun daha iyi anlaşılmasına izin verecek bireysel düzeydeki ham verilerin kamuoyunun erişimine ne zaman açılacağı bilinmemekle birlikte, bu yazıyı haber bülteni içinde yer alan bilgiler ve ilgili tablolar üzerinden araştırmayı okumak, anlamak ve 2012 sonuçlarıyla karşılaştırarak bu alanda çalışanlara bir fikir vermesine katkı sağlamak için hazırlıyoruz.
Ekim-Aralık dönemi yanıltıcı
2012 yılındaki araştırmaya benzer olarak 2019 araştırmasında da seçilen araştırma dönemi Ekim-Kasım-Aralık’tır. 2012 yılında da araştırmanın bu aylarda yapılıyor olmasının gerçek resmi görebilmek açısından sıkıntılar taşıdığı dillendirilmişti. Yerel ya da sektör ölçekli yapılan birçok araştırmada ortaya çıkan sonuçlara göre yaz dönemi çocukların daha yoğun işgücüne katıldıkları bir dönem olmaktadır. Özellikle tarımda çalışan çocukların sayısı açısından Ekim-Aralık döneminin yanıltıcı olduğunu tekrarlamak isteriz.
2019 araştırmasında, “çocuk” 5-17 yaş arasında olarak tanımlanmıştır. Araştırma hakkında yayınlanan genel açıklama da belirtildiği üzere Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun çocuk işçiliği ile ilgili yapılacak tüm araştırmalarda 5-17 yaş arası grubun dikkate alınması gerektiğini önermesi üzerine önceki araştırmalardan farklı bir yaş grubu aralığı belirlenmiştir. Bu nedenle de araştırmanın daha önce uygulanan Çocuk İşgücü Araştırmaları ile kapsam ve metodoloji açısından farklılıklar içerdiği belirtilmektedir.
“Ev işlerinde çalışmak”, araştırmada “çalışmak” olarak görülmüyor
Ham veriler, anket içerikleri tam olarak görülemediği için metodolojik olarak 2012 ve 2019 araştırmasının farklılık taşımasının, 2012 ve 2019 verilerinin karşılaştırılması bakımından sınırlılık getirmektedir. Araştırmadaki tanımlardan bir diğeri olan “çalışmak” ise şu şekilde tanımlanmıştır: “Referans haftası süresince herhangi bir gün en az 1 saat süresince ücret, kar veya ailenin kazancı için aile işletmelerinde ücretsiz olarak çalışanlar ile işi olanlardan; çeşitli nedenlerle referans döneminde işlerinin başında bulunmayan ancak işleri ile ilişkileri devam eden kişileri kapsar.” Başka bir deyişle daha önce de tartışılan bir durum olan “ev işlerinde çalışmak”, araştırma kapsamında “çalışmak” olarak görülmemektedir. Bu kısıtın da yine verilerin daha sağlıklı okunması açısından belirtilmesi gerektiği kanısındayız.
Bu tanım çerçevesinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre “çalışan” çocuk sayısı 720 bin kişi olarak belirtilmiştir, çağ nüfusu 16 milyon 457 bin kişi olduğundan, çocukların çalışma oranının %4.4’e denk geldiğini görmekteyiz. 2012 yılında -ki o zaman “çocuk” tanımı 6-17 yaş arası olarak kullanılmış- çalışan çocuk sayısı 893 bin olarak hesaplanmıştır, çağ nüfusunun %5.9’unu oluşturmaktaymış. Bir önceki araştırmanın yapıldığı yıl olan 2006’da da çalışan çocuk sayısı 890 bin iken, oran yine %5.9’muş.
Bu rakamlara baktığımızda hem sayı olarak, hem de oran olarak çocuklar arasında çalışanların oranının azaldığını söylemek mümkündür. Ham verilere ulaşmadan hesaplamak çok kolay olmasa da bir spekülasyon yapacak olursak, eğer çağ nüfusu 6 yaştan başlatılsaydı çalışan çocuk oranı %4.7 olacaktı. Oransal düşüş yine de görülebilecektir. Bu düşüşün nedenlerini anlayabilmek; araştırmanın kapsamı, metodolojik yaklaşıma dair daha detaylı bilgiler edindikten sonra daha kolay olacaktır.
Suriyeli çocuklar araştırma dışı bırakılmış
Ayrıca 2019 yılında bu rakamları; 2012 yılından itibaren Türkiye’de çocukları etkileyen süreçleri, politikaları göz ardı ederek de yorumlamamak gerekir. 2012 yılında 12 yıllık zorunlu eğitime geçilmesi, 2011 yılında başlayarak artarak devam eden Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen göç gibi konularla bu rakamla birlikte ele almak gerekmektedir. Türkiye’de şu an geçici koruma altında olan Suriyeli çocuk (0-18 yaş) sayısı 1,5 milyonu aştığı bilgisinden hareketle Türkiye Cumhuriyeti’nin BM Çocuk Haklarına dair Sözleşme‘ye ilişkin yükümlülüklerini gözeterek ülke sınırları içindeki tüm çocukların haklarının hayat geçmesinden sorumlu olduğunu hatırlatmak isteriz. Araştırma dışında kalan Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen tüm çocukların işgücüne dair de verilerin de dahil olmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Yine 2019 sonuçlarına odaklanacak olursak, çalışan çocukların 508 bininin oğlan, 212 bininin kız çocuğu olduğunu görüyoruz, yani %70’e %30’luk bir oran söz konusudur. Ev işlerinde çalışanların kapsam dışında kaldığı göz önünde tutarak bu oransal dağılım şaşırtıcı olmamakla birlikte yine verilere dair metodolojik detayların bu veriyi daha iyi anlamamıza yardımcı olacağı belirtilmelidir. Oransal dağılım 2006 ve 2012 yıllarında da yaklaşık %68 olarak hesaplanmıştır, son 14 yılda oransal olarak çok büyük bir değişim olmadığını söyleyebiliriz.
Çalışan çocukların yarısından fazlası hem dışarıda hem de ev içinde çalışıyor
Öte yandan 2012 araştırması, 7.5 milyon çocuğun ekonomik işlerde çalışmadığı ancak ev işlerinde faaliyette bulunduğunu göstermektedir. 2019 araştırmasında ise açıklanan yazıdan anlaşıldığı üzere tüm çocuklara ev işlerine katkıda bulunup bulunmadıkları sorulmuştur. 7.48 milyon çocuk ev işlerine katkıda bulunduklarını söylemiştir. Bu çocukların arasından 389 bini hem ekonomik bir faaliyette bulunup hem ev işlerine katkıda bulunduğunu belirtmiştir. Yani çalışan çocukların yarısından fazlası hem dışarıda bir ekonomik faaliyette çalışmakta hem de ev işlerine katkı sağlamaktadır. 7 milyon çocuktan fazlası ise hane içi alışveriş, temizlik, ütü gibi ev işleri yapmak, çocuk, hasta ya da yaşlı bakımı gibi işlere katkı yaptığını söyleyerek “çalışmak” olarak ele alınmayan ev içi emek sürecinde yer aldıklarını ifade etmektedirler.
Ev işlerine katkıda bulunan çocukların cinsiyetleri üzerinden bakıldığında kız ve oğlan çocuklar arasında çok çarpıcı bir fark görülmemekle beraber ev işlerine katkı sağlamak için harcadıkları saatlere bakıldığında kız çocuklarının ayırdığı saat oldukça fazladır. 2012 sonuçları ile metodolojik farklılık ve sorunun soruluş hali ile ilgili belirsizlikler nedeniyle tam bir karşılaştırma güç olsa da çocukların ev içi emeği konusunda 7 yılda çok büyük bir değişim olmadığını söylenebilir.
Araştırma çalışması çalışan çocukların %80’inin 15-17 yaş grubunda olduğunu göstermektedir, bu da 574 bin çocuğa denk gelmektedir. Bu oran 2006 ve 2012 yılında %67 olarak hesaplanmıştır. Böylelikle TÜİK verilerine son 7 yılda, 15 yaş altı çalışan çocukların oranı yarı yarıya azalmış ve 290 binden 144 bine düşmüş gözükmektedir.
15 yaş altı çocuklara nasıl bir anket uygulandı?
Çalışan çocukların 32 bini (%4,4) 5-11 yaş dilimindedir ve bunların dörtte üçü oğlan çocuklarıdır. Çalışan çocuk sayısındaki genel azalma; bu bulgulara göre 15 yaşın altındaki çalışan çocuk sayısının azalması ile açıklanabilir. Ancak burada araştırmanın metodolojisine dair bilgilerin netleşmesine ihtiyaç vardır.
Tablo 10‘daki genel açıklamada hanehalklarında bulunan 15 ve daha yukarı yaştaki 90124 fert ile anket uygulaması gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Bu bilgiye istinaden 15 yaş altındaki çocuklara ilişkin bilgi, evdeki büyük çocuklardan ya da yetişkinlerden alındığı tahmin edilebilir. Durum böyle ise bu veri aktarımında 15 yaş altı çalışmanın kesinlikle yasak olduğu bilgisine ilişkin farkındalığın ya da bu bilgiyi paylaşmama tercihi 15 yaş altı çocuklara yönelik daha kısıtlı bilgi edinilmiş olmasına yol açabilir. Eğer genel açıklamadaki bu ifade hatalı yazılmışsa yani 15 yaş altı çocuklara da doğrudan anket uygulandıysa özellikle 5-14 arasındaki çocuklara nasıl bir anket uygulandığı bilgisi de önemlidir.
Açık lise/ortaokulda eğitimin niteliği nasıl?
2019 araştırması çalışan çocukların %34’ünün eğitimine devam etmediğini ortaya koymaktadır. 2006 yılında çalışan çocuklar arasında eğitimlerine devam etmeyenlerin oranı %69’ken, bu oran 2012 yılında %50’ye düşmüştür. Bu rakamlarla çalışan çocukların arasında okula devam etmeyenlerin 2006 yılında bu yana kayda değer oranda düşüş gösterdiğini görmekteyiz.
En son araştırma çalışmasına göre 15 yaş altında olup da okuluna devam etmeyen çocukların oranı %28’ken, 15-17 yaş diliminde %36’dır. Öte yandan daha önceki araştırmalarda 15 yaş altında olup okula devam etmeyenlerin oranı 2006’da %35, 2012 yılında %13 olarak ölçülmüştür. 15-17 yaş dilimindeyse 2006’da %83 olan oran 2012’de %66’ya düşmüştür. Bu oranlara baktığımızda 2019 yılındaki iyileşmenin 15-17 yaş dilimindeki çocukların 12 yıllık zorunlu eğitim ile örgün eğitime devam edemese de açık lise ile eğitime devam edebilmelerinden kaynaklandığını düşünülebilir. Burada “açık lise” ya da “açık ortaokul”a devam eden çocukların sistemde eğitime devam ettikleri görülse de aldıkları eğitimin niteliği ve gelişimlerine katkısı açısından da tartışmak gerekmektedir.
Çalışmanın kesinlikle yasak olduğu 15 yaş altındaki çocuklar arasında okula devam etmeyenlerin oranı %28’dir, eğitime devam etmeyen 247 bin çocuktan 41 bini 15 yaş altındadır. Bu 41 bin çocukta oğlan ve kız çocuk sayıları hemen hemen eşittir. 2012 yılında bu oran %13 olarak düşünüldüğünde 15 yaş altında çalışan çocukların okula devam etmeme oranlarında bir artış bulunmaktadır. Bunun nedenleri üzerine de düşünmek önemlidir. Bununla beraber 15 yaş altında çalışıp okula devam eden yaklaşık %70’lik bir grup bulunmaktadır. Tüm bu bulgular ışığında; okulların çocuk işçiliğinin önlenmesi, mücadelesi ve takibi açısından rolünün mutlaka vurgulanarak, en önemli gündem maddelerinden biri olarak ele alınması gerektiğini belirtmek isteriz.
Eğitime devam etmemede büyük bir toplumsal cinsiyet farkı var
Öte yandan eğitime devam etmeme oranlarında kayda değer bir toplumsal cinsiyet farkı olduğunu da görmekteyiz. 5-14 yaş diliminde eğitime devam etmeyen oğlan çocukların oranı %21’ken, kız çocuklarında bu oran %44 olarak hesaplanmıştır. 15-17 yaş diliminde bu oran oğlanlarda %37 ve kızlarda %31 olduğundan bu yaş diliminde toplumsal cinsiyet faktörünün etkisi tersi yönde olduğu görülmektedir. Bu fark 2006 ve 2012 araştırmalarında da görülmektedir. 6-14 yaş diliminde okula devam etmeyen kız çocuklarının oranı 2016’da %51, 2012’de %27 olarak belirtilmiştir. Bu oranlar oğlan çocukları için sırasıyla %35 ve %13’tür.
Araştırma çalışmasına göre çalışan çocukların %46’sı hizmet, %24’ü sanayi ve %31’i de tarım sektörlerinde çalışmaktadır. Bu oranlar 2012’de %31 hizmet, %24 sanayi ve %45 tarım olarak gerçekleşmiştir. Sadece bu iki rakamı karşılaştırmak, iki araştırma arasında çocukların istihdamının yüzde 15 civarında tarımdan hizmet sektörüne kaydığını göstermektedir. 2006-2012 arasındaki değişime baktığımızdaysa sanayiden, tarıma bir kayış olduğu belirtilmiştir.
Tarım, 15 yaş altındaki çocukların en fazla istihdam edildiği sektör
Çalışmanın en önemli bulgularından biri 14 yaş altı çocukların %64’ünün tarım sektöründe çalışmasına karşılık bu oranın 15-17 yaş diliminde sadece %22 olmasıdır. Dolayısıyla, 15 yaş altı istihdamın daha çok tarım sektöründe olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum 2012 yılında da benzer bir resim arz etmektedir, 15 yaş altında çalışan çocukların %69’u tarım sektöründe çalışırken, bu oran 15 yaş üstünde sadece %32’dir.
Her ne kadar araştırma verilerinin toplandığı aralık tarımda çalışmanın en az olduğu döneme denk gelse de tarım 15 yaş altındaki çocukların en fazla istihdam edildiği sektör olarak gözükmektedir. Mevsimlik tarımda çalışmanın çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinden biri olduğu düşünülürsek bu alanda çocukların çalışma yaşı diğer sektörlere oranla oldukça düşük olması çocuk işçiliğinin en ağır ve kötü biçimleri ile mücadele/son verme konusunda atılacak daha bütüncül politikaların ihtiyacını göstermektedir.
5-14 yaş grubu öncelikli hedef kitle olmalı
Çocukların üçte ikisi ücretli ya da yevmiyeli çalışmaktadır, ancak bu oran yaş grupları arasında kayda değer oranda değişmektedir. 5-14 yaş dilimindeki çocukların %75’i ücretsiz aile işçisiyken, bu oran 15-17 yaş diliminde %23’e düşmektedir, bu yaş dilimindeki çocuklar daha çok ücretli ya da yevmiyeli çalışmaktadır.
Keza 5-14 yaş dilimindeki çocukların %64’ü tarla-bahçede çalışırken, 15-17 yaş diliminde bu oran %21’e düşmektedir, bu yaş diliminde düzenli işyerlerinde çalışanların oranı %74 olarak hesaplanmıştır. Kesinlikle çalışmaları yasak olan 5-14 yaş grubundaki çocukların ağırlıklı tarımda çalıştığı ve ücretsiz aile işçisi olarak çalıştıklarını ortaya koyan bu araştırma; bu grubun öncelikli hedef kitle olarak kamu başta olmak üzere tüm paydaşların çözüm için çaba sarf etmesi gereken en kırılgan grup olduğunu göstermektedir.
Sözleşme, sigorta bilgileri araştırmada yer almıyor
2019 araştırmasında çocuklara çalışma ortamında karşılaştıkları durumlara ve çalışma nedenlerine ilişkin de sorular sorulmuştur. Çocukların çalışma ortamına dair açıklanan veriler kapsamında çocukların iş sözleşmelerinin, sigortalarının ve sağlık kontrollerinin olup olmadığında dair bir bilgi yer almamaktadır. Bu veriler umarız toplanmış ve en kısa sürede paylaşılan bir veri haline gelir.
15 yaş üstü çocukların yasal olarak çalışması ancak belli koşullar çerçevesinde mümkün kılınmaktadır. Sözleşme, sigorta gibi koşulların bilgisi bu yüzden hayatidir. 15 yaş üstü çalışan çocukların da kaçının yasalara uygun bir şekilde çalışıp çalışmadığı bilgisinin paylaşımı önemlidir. Çocukların çalışma nedenleri de dört başlık üzerinden ele alınmıştır. Hanehalkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmak %35,9, hanehalkı gelirine katkıda bulunmak %23,2, iş öğrenmek, meslek sahibi olmak %34,4 iken kendi ihtiyaçlarını karşılamak sadece %6,4’tür. Çalışma nedenleri 5-14 yaş grubu ile 15-17 yaş arasında farklılıklar göstermektedir. 15-17 yaş grubu iş, meslek öğrenmeyi daha çok neden olarak sıralarken, 5-14 yaş grubu hanehalkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmayı en temel neden olarak göstermektedir.
Ham verinin, kapsam ve metodolojiye dair bilginin paylaşılması gerekiyor
Çalışan çocuklar arasındaki Suriyeli grubu yansıtmaması ve yapıldığı dönem gibi önemli kısıtları olsa da uzun zamandır beklenen güncel veri ihtiyacını belli bir ölçüde karşılayan 2019 Çocuk İşgücü Anketi’ne dair ivedilikle ham verinin, kapsam ve metodolojiye dair detaylı bilginin paylaşılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Sayılar, istatistikler çocuk işçiliğine ilişkin mevcut durumu anlamamıza ve etkili politikalar geliştirilmesine ancak doğru okumalar ve bütüncül bir bağlamda değerlendirerek katkı sunabilir. Özellikle bu verilerdeki her bir sayının bir çocuğun yaşamı olduğunu unutmadan anlamak, yorumlamak, bu konuyu önceleyerek, gerekli müdahale politikalarını geliştirmek için elzemdir. (PUS/EE/GD/AÖ)
Kaynaklar:
http://tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33807
http://www.uis.gov.tr/media/1071/tuik_cocuk_isgucu_haber_bulteni_2012.pdf
https://pedagojidernegi.com/wp-content/uploads/2017/10/%C4%B0statistiklerle-%C3%87ocuk.pdf sayfa 64